8 Şubat 2010 Pazartesi

Yazmak çok vor ve cesaret gerektiren bi iş. Elime kalemi almadan yazarlarla daha önce empati kuramadığımı anladım. Kafamda uçuşan güzel düşünceler kendimi samimi bir şekilde ifade etmenin verdiği kaygıyla kaçışmaya başladılar. Ben de izlediklerimi yazarım o zaman:


''What the bleep (bleep, küfür yerine koyduğumuz biip sesi) do we know? '' da izlediklerim ''What da fuck'' tepkisini bende doğurmayı başardı. Kuantum, pozitif düşünce, beyin olarak birbiriyle etkileşen üç bölüme ayırmak mümkün belgeseli.

Kuantum, üzerine atıp tutabilecek yeterlilikte olmadığım bir konu.

Pozitif düşünce ise çok yaygın, popüler olmasından dolayı aşina olduğumuz bir konu. Kuantumla ilişkilendirildiğinde ilginç bir hale geliyor. Pozitif düşünce belgeseli izlemeden önce geyik uğruna harcayabileceğim bir düşünceyken uygulamasını denemeye başladığım bir konu haline geldi. Olasılıkların fiziğinde her türlü abuk düşünceye bir şans verilebilmeli diye düşündüm.

İlk uygulamam, hayatımdaki önemli olaylarda ve durumlarda en kötüyü görmekten ya da hatalar yapmaktan korkmadığım için önemsiz bir konuda gerçekleşti:

Tavla oynarken işler kötü gidiyordu. 2-0 önde olduğum oyunda arkadaşımın olağanüstü şansıyla 4-2'ye geldi. Kaybettiğim dört oyun boyunca sürekli olarak kazanacağımı söyleyip durdum. Pozitif düşünmeyi tavla üzerinde denememin nedeni bir zarı çok fazla istediğimde çok sık istediğim zarın gelmesiydi. Bunu benim kadar tavla oynamamış birinin anlaması çok zor.

Kaybettiğim dört oyun boyunca oyunu pozitif düşünerek yönlendirmeye çalıştım. Çok iyi zarlar atıp rakibimi isyan ettirmeyi başardım. Ama rakibim pozitif düşünce yolundaki tespitlerimde çok hızlı ilerlememi sağlayacak bir durumu anlamamı sağladı. O, tanıdığım en pozitif adamlardan biriydi. Sürekli güler, şikayet etmez ve hayata dair pek kaygısı yoktur. Adam benim yapmaya çalıştığım şeyi yaşıyordu. Pozitif düşüncelerimiz çakışıyordu!!

Oyun 4-2 ve ben sürekli ''ben kazanıcam, boşuna uğraşıyorsun'' demeye devam ettim. 4-3 oldu. Son oyunda mars olmak üzereyken çift atıp marstan kurtuldu. 4-4. Pozitif düşünce iyiydi. Ama her insanın pozitif düşünce seviyeleri vardı. Bunların çakıştığı durumlarda üst seviye kazanıyordu. Bilgisayar oyunlarında güçlü kahramanın kazanması gibi.

Oyunun sonucu; ben oyunu pozitif düşüncemle çevirdim ama olasılıklar evreninde yaşamamız ve arkadaşımın pozitif düşüncede yılların tecrübesi olması sonucu YENİLDİM. Ama çok da umurumda olmadı.