21 Nisan 2009 Salı

Strateji oyunlarında oyun başlar başlamaz karşı taraf asker çıkardığı binayı kurup birer birer yollar ya askerlerini sinir bozucu bi şekilde (oynamayanlar tiksinmesin diye oyun terimi yazmadım.). Günüm David Lynch'in yolladığı adamla başladı:
-> Ne o duvar kenarından gidiyosun hahayt güvenli di mi kenardan kenardan hihoyt (suratta maksimum sırıtış)
<- ...
-> Hayırlı cumalar (sıkmam için elini uzatır)
<- Saol sana da (bi git sabah sabah)
-> Gel bi de öpiyim (uzanıyor)
<- Gerek yok
-> Camimize bağış eeöğ yanlış anlamazsan.
<- Gerek yok

Bu konuşma sırasında kafamdan cami ve mescit arasındaki fark geçiyordu. Cami ibadet edilen yapı, mescit ise sınırları sanal çizgilerle çizilmiş alanmış. Mescid-i Aksa 800 dönüm mesela. Mescit camiden daha havalı anlayacağınız. Bi gün biri mescit için yardım isterse sınırları genişletip otopark yaptırmalarını tavsiye ederim artık.

Bu ara herkes taşınıyor. Perşembe günü Erkan'a yardım etmediğim için karma beni Cuma günü yukarıdaki amcayla cezalandırdı. Bi kaç gün sonra da kuzenimin evini taşıdık. Taşınmadan önce, boşanmayı geciktirmek için son çırpınışlarını gerçekleştiren bi insan gördüm. Drama izlemek işime gelmedi, ''amelelik kısmı başladığında beni çağırın'' diyip çıktım. Çıktığımda ex enişteye acıdığım kadar Mustafa Topaloğlu'na acımadığımı anladım. Barıştırmak için gereken konuşmayı da yapmıştım ama biten bitiyor işte...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder